Evliliklerinde yaşadıkları sorunları çözemeyen, çözmek için çabalamayan ve çözmek istemeyen çiftler evliliklerini sonlandırma kararı alırlar. Boşanma terapisi; evliliklerini sonlandırma kararı alan çiftlerin kendilerine, birbirlerine ve varsa çocuklarına zarar vermeden olabildiğince sağlıklı bir şekilde bu süreci yürütmeleri için yapılan terapi çeşididir. Terapideki amaç boşanma sürecinin getirdiği olumsuz etkileri ve çatışmaları azaltmaya çalışmaktır. Unutmamak gerekir ki boşanmak bireyin kendisi için de varsa çocuk için de travmatik bir etkiye sahiptir.

Boşanma terapisi; çiftlerin baş etme güçlülüğü yaşadıkları durumlarla ilgili olarak, ilişki içerisinde gerek bireysel kişilik özelliklerinden kaynaklanan sorunlardan olsun, gerekse ilişkiye müdahil olan aile büyüklerinden kaynaklanan durumlar olsun, ilişki içerisindeki problemlerin oluş biçimine ayna tutarak, çiftlerin nasıl hareket etmeleri gerektiğini gösteren bir terapi şeklidir.

Boşanma terapisi, çiftlerin boşanma sonrasındaki hayatlarına yön vermek ve destek olma amacını da taşımaktadır. Boşanma süreci çiftler için kayıpların yaşandığı bir durumdur. İlişkinin kaybı, eşin kaybı ve güven kaybı gibi, yaşanan bu kayıpların yerine bir düzen oturtmak zaman alacaktır ve sosyal çevrenin ve ailenin desteği bu toplanma sürecinde olumlu katkıları olacaktır.

Boşanma terapisi, boşanma sonrasında bireylerin sosyal hayata adapte olabilmelerini hızlandırmak, boşanma sonrasında yaşanabilecek duygusal ve psikolojik sorunların üstesinden gelmeyi kolaylaştırabilecek öğretiler sunmaktır.

Boşanma, birçok insan için ölüme yakın bir kayıp hissi uyandırır. Ve bireyler bu süreçte yas tutarlar. Bu bağlamda en çok bilinen model Kubler-Ross (1969) Yas Modeli’dir. Modele göre üzüntünün 5 aşaması vardır ve bu aşamalar boşanan çiftlerde görülebilir:

1. Göz Ardı Etmek

İlk aşama olan göz ardı etmede çift, bitmiş olan ilişkiyi devam ettirmeye çalışabilir ve bu süreçte dışarıya her şey yolunda izlenimi verebilirler. Bu süreçte taraflar sorunun veya sorunların farkına varamayabilir veya varsa bile görmezden gelebilir. İlk bakışta kişinin benliğini koruma amaçlı bir savunma mekanizması olarak görülse de aslında kişiyi yaralayan bir süreçtir.

2. Öfke

Göz ardı etme süreci bittikten sonra, öfkeli yüzleşmeler yaşanmaya başlanır. Suçlama, hiddet ve kırgınlık yoğun olarak hissedilir. Bu aşamada kişi hayata, partnerine ve kendisine yoğun bir öfke hisseder. “Bu neden benim başıma geliyor?” tarzı sorular çok yaygındır. Öfke, bu süreçte yaşanması gereken önemli bir duygudur; kişinin gerekli fakat zor adımları atmasını sağlar (örneğin, evden ayrılmak). Öfke ile oluşturulan enerji olmadan bu adımlar asla atılamayabilir. Fakat terapistler danışanların öfke enerjisini nasıl faydalı bir harekete dönüştürecekleri ve yolun sonunda negatif bir sonuç olmaması konusunda etkili olabilirler.

3. Pazarlık

Boşanan çiftlerde görülen kısa süreli iyileşme çabalarıdır. Boşanan çiftler birbirleriyle pazarlık yapmaya başlarlar ve pek çok çift son dakika değişimleriyle evliliklerini kurtarmaya çalışır (örneğin, partneriyle daha çok ilgilenmeye başlayabilir). Pazarlık aşaması psikolojik olarak önemlidir, çünkü bazı insanlar için evlilikte neyin yanlış gittiğini bulmak ve düzeltmek için sorumluluk almanın ilk işaretidir. Fakat unutulmamalıdır ki bu süreçte atılan adımlar maalesef geçtir ve çoğu zaman evliliği kurtarmada yetersizdir.

4. Depresyon

Bütün pazarlık yolları tüketildikten sonra ilişkinin gerçek durumu ortaya çıkar “Evliliğim bitti, boşanıyorum, bu gerçek!” düşünceleri ile birlikte olumsuz duygular ve depresyon başlar. “Hayatım bitti, bundan sonra mutlu olamayacağım” tarzı düşünceler başlar. Sanılanın aksine bu süreçteki depresyon ve mutsuzluk yaşamak normaldir ve bir nevi faydalıdır. İlişkinin bittiği hissiyatının kesinleşmesini ve kabullenmeyi sağlar.

5. Kabullenme

Kabullenme, eşe duyulan bağlılık sonunda bittiğinde gerçekleşir. İlişki ne kadar yoğun duygularla yaşanmışsa, kabullenme noktasına gelmek de o kadar zor olur. Bu noktada kişi geçmişe sine çeker ve hayatına devam etmeye başlar.